Yolculuklar
Bugüne kadar yapıp kayıt altına aldığım yolculuklardan payınıza düşenler…
İyi seyirler efendim.
Deniz ile aramı yapıyorum şu sıra. Kendisi büyük öğretmen. İzlenimler ışığa dönüşüyor, ışıksa şiire…
– 7 Şubat 2024 –
Kılıfsızlık ne güzeldir oysa Tanrım!
Yine de, insan bilmek istiyor başka bir insanı…
Anlatayım ucundan;
Aklıma Orhan Veli’den bir şiir geldi. Hani kendini anlatıyor usta.
1988’de, herkes köy eğlencesine giderken doğdum. İlk-orta öğrenimim şenlikli geçti. Lisede Kimya ile tanıştım, çok sevdim. Üniversitede de Kimya sevişimi devam ettirdim. 19 yaşında bir bisiklet aldım ve Türkiye Kıyılarını dolaştım. Yahu dedim, ne güzel şey adımlamak!
Ardından Türkiye içi uzun bisiklet yolculukları yaptım ve ipimi koparttım. Kendimi Latin Amerika kıtasını adımlarken buldum. Döndüm, bisiklet ile Moskova’ya, Nazım Ustaya bir yolculuk yaptım.
Datça’da, takı tezgahlarında günde 5 TL’ye çalışırken Datça’yı sevdim… Can Baba’yı daha çok sevdim. Yolculuklardan, yazarlık ve fotoğrafçılık düştü payıma. Kalemimi de, ışık kovalayan gözlerimi de çok seviyorum. Fotoğrafçılık, yazar olarak yaşamamı sağlayan, meslek olmuş bir sanat benim için. Yazarlık, boyun borcu.
Son bir kaç yıldır denizde ve toprakta soluk alıyorum. Denizde dalga kovalıyorum, toprakta zeytin ve şarap…
Yaşamımdan soluklar paylaştığım YouTube kanalında daha aktifim. Kano seyahatleri, katıldığım spor etkinlikleri, doğa kamplarımdan küçük enstantaneler…
İşte bendeniz.
Sevgi ve şiirle kalınız…
Bugüne kadar yapıp kayıt altına aldığım yolculuklardan payınıza düşenler…
İyi seyirler efendim.
Şimdiye kadar basılmış kitaplarım ve mini içerikleri. Maalesef Şubat 2024 itibariyle tüm baskılar tükendi. Ama yeni baskılar ve yeni kitaplar üzerine bolca çalışıyorum…
Işık ile ışık arası, fotonsal ve sanatsal baaaazı çekimlerim…
Fotoğrafçı dost Yasin ile buluşup yüklenilir. Heybemizde konserve, ekmek ve bolca yeni adımlar heyecanı. Çamlıhemşin’de sorulur buranın en gidilesi yaylaları. ‘Gito Yaylası’ cevabı alınır. Sevgili yoldaşımız ‘Arkadaş’ dahil, herkesin ritmi tavan…
Bu Kilisede Olmayan Adak şamdanları yok bu kilisede, Avizeler yahut sarı mumlar da… Hem ruhun ihtiyacı yok, büyük kemerli pencerelere Ev sahibini öpmeye veya diz üstünde dua etmeye. Tütsüsü olmayan bir vaaz, bir taze tohumdur adeta Eti ve oluktan titreyerek düşen şarabı olmayan bir vaaz; ‘Babamız’ duasını okuyup, basit bir yaşam arzularken Ekmeğe ilkel bir…
Ben… Hani o ‘ben’ var ya, evrende ne kadar küçük olduğunu sürekli bilmezden gelen o tökezlemekte olan organizma… Yolu izlemek için yola düştüm yeniden, o geçen Temmuz’da… Mersin bir kıyı şehridir. Kıyıyı görebilene aşk olsun.…
Sabah, öyle bir sabah ki, Haziran’da Mersin. Yani sabah bile denmez ya, neyse… Karın ağrılı bir gecenin sonunda birkaç sinek ısırığı ve hatırıma gelen o yıllanmış cümle ; Yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç – Artık el kaldırma onlara ! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın…
Kendiniz için doğru olan kararları, ancak doğru açılardan baktığınız zaman alabilirsiniz. E yol zamanım da gelmişti yeniden… Bir de şu yaklaşan seçimin gerginliğini çok fazla hissetmeye başlamıştım açıkcası. Hergün saatlerce parti başkanları ve tutumlarını izliyor ve dinliyordum. Aslında devletler dünyasında yaşamak, yeterince zor geliyor bana… Fakat vatandaş olmak zorunluluğu ve politikacıların daha da katilleşmesini engellemek…
Yıl 1974, Neruda bir yolcunun sorgusunu karalamış… Ben de, hatırlamaktan memnuniyet duydugum, Şili İspanyolcamın yardımı ile tercüme etmeye çalıştım. Keyif almanız umuduyla. VİVA Chile!!! 🙂 Sorgulayan Şiir Şimdi, hesabının hikayesini öğrenmek istiyor, yolcu Onların coğrafyalarına, ziyaretini esirgedi tanrı, Görmezden geldi, cennet yolunda çektikleri bütün acıları, Hiçbir şey ve hiç kimse yoktu onların gök-yüzlerinde, Bir gök…
”Sola temenna çak, sağa temenna çak… Dize varıp yalvar! Niçin? Hep şu kuruyası süt çanağının hatırı için! Oysa bütün iş, çanağa tekme atabilmekte!Tekmeyi attın mı, her şey yerli yerine gelir… Siperde gizlenmeye gerek kalmaz!” Nikolay Haytov Yukarıdaki cümleler, Nikolay Haytov’un Patikalar adlı kitabında bulunan, topu topu 30 sayfalık bir tiyatro metni olan ‘Köpekler’ den. 30…
Arkadaşım Pablo Neruda?nın Crepusculario adlı, 1971 basımı kitabından bir şiir ve nacizane yaptığım çevirisi. Bu arada, bu kitap şu cümle ile başlıyor ? başka bir zaman için yazılmıştır bu kitap ? keyfinize, düşünüze sunuyorum kitabın ilk şiirinin çevirisini? Başlangıç Helio?nun altındaydım, aldırmıyordum kanamama Ve sessizlik yoktu emekçi bahçemde. Bahçıvanın şarkısındaki ses ile birdi sesim Kökler…
Ezgi ve Soluk; Öncelikle Suriye?deki politikayı (insan katlini) kınayarak, insanların bu kravatlılara asla güvenmemeleri gerektiğini düşünüyor ve insanlık adına her gün acıyor bir taraflarım? Ezgisiz gününüz geçmesin diyerek başlıyorum ?insan hayatından? daha önemsiz olan bu yazı dizisine? Ülke ülke adımlarken pek fark edememişim, ezgi ve ahenk arar dururmuş gözlerim, zihnim? Şimdi dur up, adımladığım…
??Adı Gibi Devrim?? Şimdi sizi çocukluğunda Can Yücel’in gönülden sarılmış olduğu yüreği güzel bir adamla tanıştırmak istiyorum. Samatya’dayız. Güneşin altında, ter kan içinde ama heyecanlı bir şekilde kapısında beş dilde ‘Sahaf’ yazan bir dükkanı arıyoruz. Sorsak kimse bilmiyor hatta ‘yok burada öyle yerler, yanlış yerdesiniz’ diyenler de oluyor ki aldırmayın siz onlara. Bilmiyorlar gariplerim dar…